21 Temmuz 2008 Pazartesi

Aysel Git Başımdan



aysel git başımdan ben sana göre değilim 

ölümüm birden olacak seziyorum. 

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim 

aysel git başımdan istemiyorum. 



benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün 

dağıtır gecelerim sarışınlığını 

uykularımı uyusan nasıl korkarsın, 

hiçbir dakikamı yaşayamazsın. 

aysel git başımdan ben sana göre değilim. 

benim icin kirletme aydınlığını, 

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim 


Islığımı denesen hemen düşürürsün, 

gözlerim hızlandırır tenhalığını 

yanlış şehirlere götürür trenlerim. 

ya ölmek ustalığını kazanırsın, 

ya korku biriktirmek yetisini. 

acılarım iyice bol gelir sana, 

sevincim bir türlü tutmaz sevincini. 

aysel git başımdan ben sana göre değilim. 

ümitsizliğimi olsun anlasana 

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. 



sevindiğim anda sen üzülürsün. 

sonbahar uğultusu duymamışsın ki 

içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, 

uzak yalnızlık limanlarına. 

aykırı bir yolcuyum dünya geniş, 

büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. 

çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. 

sakın başka bir şey getirme aklına. 

aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum, 

hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
aysel git başımdan seni seviyorum...

Attila İlhan

Gele


Neyle geleceksin otobosla mı
Kuşla mı
Kuşla mı dediğim bunca dikende eşine eşine
Ya da bıktım şu Anadolu Rumeliliğinden diye
Mi geleceksin

Gel ya da kendi sarmaşığından sarka sarka sız
Hani leylâklar açarken ilk pençeyi
Bir cin bulut gölgesinde tuza banık caneriği be
Yaş onbeşte evden tüymüşcesine e mi

Kûfî bir kırk yıl mı ne geçti aradan
N’o yine mi gideceksin
Daha gelmeden

Metin Eloğlu

18 Temmuz 2008 Cuma

Vuslat


Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbâlini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zâmanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü ânı...
Gördükleri rü'ya ezelî bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgâri başka.
Bülbülden o eğlencede feryâd işitilmez;
Gül solmayı; mehtâb, azalıp gitmeyi bilmez...
Gök kubbesi her lâhza, bütün gözlere mâvi...
Zenginler o cennette fakirlerle müsâvi;
Sevdâları hülyâlı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fıskiye âhengini dinler.

Bir rûh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa,
Dalmışsa O'nun saçlarının râyihasiyle,
Sevmekteki efsûnu duyar her nefesiyle.
Yıldızları, boydan boya doğmus gibi, varlık
Bir mûcize halinde o gözlerdendir artık.

Kanmaz, en uzun bûseye, öptükçe susuzdur
Zirâ, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur.
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir az çok ilâh olduğumuzdan.
Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?
Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden.
Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o!
Alemde bir akşam ne semavî koşudur o!
Dört atlı o gergerdûne, gelirken dolu dizgin,
Sevmis iki rûh ufku gorurler daha engin,
Simalari her lâhza parildar bu zeferle;
Gok, her tarafindan, donanir mes'alerle!


Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar,
Varlikta butun zevki o cennette duyanlar
Dunyayi unutmus bulunurken o sularda,
-Zâlim saat ihmâl edilen vakti calar da-
Bir ân uyanirlarsa lezîz uykulardan,
Bastanbasa, heryer kesilir kapkara, zindan...
Bir fâciadir boyle bir âlemde uyanmak...
Gunden gune, hicranla bunalmis gibi, yanmak...
Ey tâli Olumden ne beterdir bu karanlik!
Ey âsk O gonuller sana mâloldular artik!
Ey vuslât O âsiklari efsûna râmet!
Ey tatli ve ulvî gece Yillarca devam et!

Yahya Kemal

11 Temmuz 2008 Cuma

Ay zeytin gece


Kamçılı karanlıktı geldin üstüme
Bütün masalları dolaştın
Ay zeytin gece
Ay vurmuştu alnına
Perçemlerin Tokat akıtması
Yorgundu atılmış yılan derisi
Değiştirilmiş güvercin gömleği tende
Nereye gidiyorsun, dedim
Zeytinlerin arasından
Siste silinip giderken yollar
Aydı zeytindi geceydi
Korkmadım bağırdım ardından
Aydaki zeytindeki gecedeki delikanlı
Nereye böyle
Aldı rüzgar sesimi duyurmadı
Vurdu geçti durduğum yeri
Gümüşünü silkeledi yüzüme
Atının kanatları
Ben öldüm, ölüm bulunamadı
Kamçılı bir karanlıktı
Hikayemin gecesini dürdüm de
Kimse çıkamadı dışarı
Ay kaldı zeytin kaldı gece kaldı
Sis kaldı yollar kaldı
Karanlıktı

Murathan Mungan

4 Temmuz 2008 Cuma

Olgunluk


I
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız
kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su
hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün
aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına.
Boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın
anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir
yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban
meyvesi gibidir, gevşek ağızlarımıza dokunan zehir!
kim sana verdiklerimi senden aldıklarımı çözebilir?
birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız,
hayalleri dik tutmak gerekir.

II
Ben yumuşak tuşlarına basacağım hayatın
sen çatıyı kur
sırları soracağım ben, sen hayatın anlamını ara
yazın yönünü değiştireceğim ben
sen yolculuğa çık.
ben arka bahçeyi özlerim
sen inat et.

Birhan Keskin