29 Ağustos 2008 Cuma

Anlatıyor her şey


Her şey, her şey ay gözleyen Babil'le başladı.

Adlar onu izledi. Adlandırınca, her şey sıkıcı oldu. Sessizlik bozuldu. Büyük sessizlik.

Diyorsun tarihte hayvan adlarına hiç rastlanmaz. Çiçek adlarıyla seslere de... Sesler ki... her şeydir.

Unutmam her şey dünyanın bir ucundan tutuyordu. Baktım zaman adını alınca tanınmaz oldu. Adını bir türlü usunda tutamıyordu bir kuş. Sıra dağlara geldiğinde, adlarını bilmiyordu hiçbiri.

Ne güzel.

Adlandırmak ölümdür!

Nerden baksak kendini anlatıyor her şey.

Fatih, kısa boyluydu.

Bir firavuninciri yetiştiricisiydi Amos.

Farabi, esmerdi.

Ah, hiç tanışmamalıydık adlarla. Adlarla gördüğümüz dünya, dünya değildir. Bu yüzden yeryüzünü görmeden göçüp gidiyoruz. Ağırlığı olmayan yoktur. Burdan başlamalıydık. Çılgın zaman dışarda kaldı. Bölündük. Artık ne yazarsak ölümü yazarız, ölümü ve zamanı.

Neden bilmem ölümü artık dikey okuyorum. Siz de deneyin. Değer bu.

Burda kesiyorum. Duydum bir ot konuşuyor kendince. Hem kuşların doğum gününde olacağım. Gece beni bekliyor. Yolu biliyoruz.

27 Ağustos 2008 Çarşamba

can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır 



can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır 

aşk afet-i can olduğu meşhur-u cihandır 



sakın isteme sevda yı gam aşkda hergîz

kim hâsıl-ı sevda yı gam-ı aşk ziyandır 



her ebru-yı ham katlinde bir hançer-i hun-rîz

her zülf-i siyeh kasdına bir ef'i yılandır 



yahşi görünür sureti mehveslerin amma 

yahşi nazar ettikte ser-encamı yamandır 



aşk içre azap olduğun andan bilürem kim 

her kimse ki aşıktır işi ah ü figandır 



yad etme kara gözlülerin merdüm-i çeşmin 

merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır 



gel derse fuzuli ki güzellerde vefâ var
aldanma ki sair sözü elbette yalandır

Fuzuli