29 Aralık 2008 Pazartesi

Unutmadık

Yaralı bayramlar geçti
Mevsimler, bütün anlamlarıyla
Yüreğin koyu yerinde birikenler
Kendi takvimleriyle gelip geçtiler
Gelip geçti şehirler ve ölüler
Unutmadık
Topraktan çobanyıldızına değin
Her yer
Her şey
Mümkündü
Nazım kadar coşkulu
Aragon kadar aşık
Lorca kadar yaralıydık
Unutmadık

Orada bir coğrafya yağmalanıyor
Orada gazetelerin ofset baskısı
Orada yeniden yazılıyor 835 satır
Ve umudunu kaybetmeyen şehirler

Gökyüzünün karanlık kefeniyle örttük
Yıldızların delik deşik ettiği ölülerinizi
Adsız ölülerinizi
Adları bir coğrafya ile yan yana yazılan
Gövdelerinizi unutmadık, unutmadık hiçbirinizi

Savaşlar ve pazarlar çağıydı
Aynı silahlardı kullandığımız
Aynı çarsılar aynı kandı
Sevgiye ve kurşuna açılmayan yüreklerden geçtik
Pusu yataklarından, dağılmış bahçelerden
Viran tarihten
Uykuları çevik, namlularını oğulları gibi seven
Çocuklar gibi küsüp
Kırda gelincikler gibi gülümseyen
Müsademe çocuklarını gördük
Geçip gidiyorlardı
Tarihin en uzun gecesinden

Pazarlarda aynı kan
Aynı paranın değiş tokuşunda
Karanlık çarşılar
Aynı kanlı tarih her defasında
Bir biz kaldık bu kadar içindeyken hayatın
Ölüme yakın duran
Bir de on binlerin korosunda haykıran
İntifada intifada intifada

İki güzelliğimiz vardı bizim
Ufkumuzdan inen
Ve bir daha geri dönmeyen iki güzelliğimiz
Birini kurşunlar, ötekini ofset baskılı resimler aldı
Otuz üç kurşun sıkıldı her birimize
Kutuplar kadar uzak, baba ocağı kadar yakın
Doğunun gündüz ve gecelerinde
Otuz üç yıldız
Hala ışığını gönderiyor bize

Birkaç çakmaktaşı cebimde gezdirdiğim
Birkaç karanfil
Yol için ipek, uyku için maya
Kalbiniz için
Kara bir yemin gibi çırılçıplak
Kelimeler getirdim
Kaybolmuş yüzyılların vatanında
Ölümün erken takibe aldığı çocuklar
Dağlarda değilim sizinle birlik
Yalnızca mataranıza su vermeye geldim
Nazım kadar coşkulu
Aragon kadar aşık
Lorca kadar yaralı
Serap ile hakikat arası
Çağın aşamadığı uçurumlarda
Gider gelirim gider gelirim

Efsanelerin çeşitlendiği yol ağızlarındaki büyük kamaşma
Anda gizlenen zaman
Ateşin avesta dili
Bitkiler, otlar, kökler
Dağlanmış dil, narın rengi
On binlerin dönüştüğü uğuldarken
Doğunun yeni defteri
Topraktan çoban yıldızına değin
Her yer her şey karanlık bir pusuda
Yazının, tekerleğin, tarihin
İlk çocuklarından
Ey büyük Mezopotamya
İki bin yıllık gece
Dön geri bak
Kardeşlerim ölüyor kalbimin doğusunda

Murathan Mungan

mythe


Artık beni kimse yalnız bırakamaz

Özdemir Asaf

7 Aralık 2008 Pazar

Balık


zokayı yutmuşum ben bir zaman
ah dilim yaralı
konuşamam.

Birhan Keskin

5 Aralık 2008 Cuma

Ağır Yaprak


Ve kalb uzun süren görmeyişleri
Kuru bir yaprağı kaldırır gibi kaldırırdı.
Gece yarısından sonra parklarda
İlerki saatlere kalırdı.

Serinlerdi yağmurlarda gerekince
Islak uzun yollar odalar dar gelince
Çarpıntılı bir geceye girerdi yeniden
Gün yeni başlarken.

Belli bir yaştan sonra
Korkulur artık aşklardan.

Behçet Necatigil